Ana Sayfa   » KARABAĞ İHTİLAFI    » İhtilafın hukuki yönleri   

İhtilafın hukuki yönleri

  


Büyük Britanya birliklerinin 1918 yılında Bakü'ye dahil olmasından sonra, Müttefik Devletleri temsil eden General W. Thomson komşu Zengezur kazası ile birlikte Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'ın idaresi altında olduğunu tanımıştır. O, Azerbaycan hükümeti tarafından Hüsrev Sultanov bu iki bölgenin de dahil olduğu Karabağ Genel Valisi olarak atanmasını onaylamıştır. 1919 yılında Dağlık Karabağ'ın Ermeni Asamblesi resmen Azerbaycan egemenliğini tanımıştır. 1918-1920 yıllarında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bazı ülkelerle diplomatik ilişkileri vardır. Bunlardan bazıları ile karşılıklı ilişkilerin prensiplerine dair sözleşmeler imzalanmış, on altı devlet ise Bakü'de  temsilciliğini açmıştı. 
12 Ocak 1920 yılında Paris Barış Konferansında Müttefik Devletlerin Yüksek Konseyi  Azerbaycan’ın bağımsızlığını resmen tanımıştır. 

1 Kasım 1920 tarihinde Azerbaycan heyetinin başkanı Milletler Cemiyeti'nin Genel Sekreterine mektup göndererek, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bu kuruma üye kabul edilmesi ile ilgili dilekçesinin cemiyet kuruluna sunulması talebinde bulunmuştur.
Genel Sekreter 24 Kasım 1920 tarihli Memorandumunda Paris Barış Konferansındaki Azerbaycan delegasyonuna üyelik yetkisinin Bakü'de 1920 yılının Nisan ayına kadar iktidarda olmuş hükümet tarafından vurgulamıştır. Bununla birlikte, Memorandumda Azerbaycan heyetinin başvurduğu (1 Kasım 1920. yıl) ve Memorandumun yayımlandığı tarihte (24 Kasım 1920. yıl) Azerbaycan delegasyon heyetine üyelik vermiş Azerbaycan Cumhuriyeti hükümetinin artık 1920 yılının nisan ayından de-facto iktidarda olmasına özelikle vurgu yapılmıştır. Daha sonra memorandumda bu hükümetin ülkenin bütün arazisini kontrol etmediği belirtilmiştir. Bu bağlamda, belirtilen Milletler Cemiyeti Genel Sekreterinin Memorandumunun en önemli bölümü “Yasal Önermeler”'dir. Bu bölümde devletlerin tamamen özyönetim talebi dahil kuruma yeni üyelerin kabul edilmesi ile ilgili Milletler Cemiyeti Sözleşmesinin 1. maddesinde tespit edilmiş şartlar hatırlatılıyor.
Milletler Cemiyeti'nin ilgili belgeleri Ermeni tarafının güya Azerbaycan’ın bu kurum üyeliğine kabul edilmediği; Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ üzerindeki egemenliğinin tanınmadığına dair iddialarını yalanlamaktadır.  Belli ki topraklarının önemli bir kısmı dilekçesi Milletler Cemiyeti'nde bakıldığı bir dönemde işgal altında olan, dilekçeni sunan hükümeti ise devrilmiş bir devlet Milletler Cemiyeti Sözleşmesinin 1 maddesi çerçevesinde, tam olarak kendini egemenliğe sahip bir unsur olarak düşünülemezdi. İşte bu şartlar Azerbaycan'ın Milletler Cemiyeti üyeliğine kabul edilmesine engel oldu. Aynı zamanda Milletler Cemiyeti aydın ve tanınmış sınırlara,  statü ve anayasaya, sabit hükümete sahip olmadığı için Ermenistan'ı da devlet olarak tanımıyordu. Sonuçta, 16 Aralık 1920 tarihinde Ermenistan'ın Milletler Cemiyetine üyeliğe kabul edilmesi reddedilmişti.

Azerbaycan SSCB'nin bir parçası olarak Dağlık Karabağ
Müttefik Devletlerin Dağlık Karabağ üzerinde Azerbaycan'ın egemenliğini tanıması ile ilgili yukarıda belirtilen hususlarla birlikte, Sovyetler Birliğine katılırken Karabağ'ın bağımsız Azerbaycan'ın egemenliği altında olmaması gerektiğine ilişkin tez Ermenistan'ın toprak iddialarıyla birlikte birkaç defa RK Rusya Komünist (Bolşevik) Partisi Merkezi Komitesinin Kafkas Bürosunda birkaç defa görüşülmüş ve 5 Temmuz 1921 tarihinde yapılan toplantıda Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan SSC’ye bağlı kalmasına dair karar verilmiştir. Aynı zamanda Azerbaycan SSC’ye Dağlık Karabağ'a geniş olarak özerklik vermesi önerilmiştir. 13 Ekim 1921 tarihinde Kars'ta RSFSC’nin katılımıyla bir yandan Ermenistan SSC, Azerbaycan SSC ve Gürcistan SSC, diğer yandan Türkiye arasında dostluk anlaşması imzalanmıştır. Sözleşmenin 5. maddesi ile Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan hükümetleri ''.. Nahçivan vilayetinin Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olarak oluşturulması''nı kabul ettiklerini belirtmişlerdir.
13 Aralık 1922 yılında Transkafkasya Sovyetleri Sosyalist Federal Cumhuriyeti (TSFSC) kurulmuştur. TSFSC Anayasası Nahçıvan Cumhuriyet'inin bir özerk kurum olarak Azerbaycan'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu bir daha onaylamıştır. Bu anayasaya göre bağımsız cumhuriyet ve illerin (Abhazya, Acaristan ve Güney Osetya) durumu değişmez olarak kalmıştır. Ne Kars Sözleşmesinde ne de TSFSC Anayasasında Karabağ'ın dağlık bölümüyle ilgili herhangi bir hükme rastlanmamaktaydı. Çünki bu bölge resmen Azerbaycan'ın ayrılmaz bir bölümü olarak tanınmıştır. SSCB'nin Anayasasının kabul edildiği günden bir gün sonra, yani 7 Temmuz 1923 tarihinde Azerbaycan SSC Merkezi Yönetim Komitesi '' Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi'nin kurulmasıyla ilgili'' kararnameyi yayınlamıştır.
Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan SSC sınırları içinde özerk vilayet gibi statüsü 1936 ve 1977 yılları SSCB Anayasasında tespit edilmiştir. DKÖV’nin yasal durumu SSCB ve Azerbaycan SSC anayasalarına uygun olarak, 16 Haziran 1981 tarihinde Azerbaycan SSC Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen ''Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti hakkında'' Kanunla belirlenmiştir.

SSCB Anayasasının 78. maddesi gereğince, müttefik cumhuriyetin sınırları onların rızası olmadan değiştirilemezdi. Müttefik cumhuriyetler arasındaki sınırlar sadece ilgili cumhuriyetlerin rızası doğrultusunda ve SSC Birliği'nin onayından sonra değiştirilebilirdi. Bu hüküm Azerbaycan ve Ermenistan anayasalarında da bulunmaktaydı.
Geçen yüzyılın 80'li yıllarının sonlarında DKÖV-nin Azerbaycan SSC' den ayrılması ve vilayetin Ermenistan SSC'e bağlanılması yönünde kanuna aykırı karaların kabülü ile ilgili olarak, SSCB Yüksek Sovyeti ve Başkanlık Divanı (Prezidyum) Dağlık Karabağ’la ilgili oluşmuş durumu birkaç kez müzakere etmiştir. Eski SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) devlet iktidarının yüksek organı tarafından alınan kararlarda kesin olarak sınırların Azerbaycan ve Ermenistan SSC'in anayasaları ile tanınan milli sınırların değiştirilmesinin imkansız olduğu belirtilmiştir. 
Böylece, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan SSC den Ermenistan SSC’nin yararına resmen 20 Şubat 1988 tarihinden başlamış ayrılması süreci SSCB Anayasası'nın açık ihlali ile yürütülmüş ve böylece hiçbir hukuki sonucu olmamıştır. Dağlık Karabağ'ın ayrılmasına yasal göstermek için Ermeni tarafının 2 Eylül 1991 yılında yaptığı bir sonraki girişim dolayısıyla bu yaklaşımın doğruluğunu kanıtlıyor. Önceki bütün kararlardan farklı olarak, o gün "Dağlık Karabağ Cumhuriyeti"nin ilanı "Müttefik Cumhuriyetin SSCB`den Ayrılmasıyla İlgili Usule İlişkin” 3 Nisan 1990 tarihli SSCB Kanununa atfen alınmıştır. Fakat bu Kanunun amacı SSCB coğrafyasında karşılıklı ilişkileri müttefik cumhuriyetlerin SSCB'den ayrılacağı halde yapması zorunlu olan belli usule uyulmasıyla mümkün olabilecektir. Müttefik cumhuriyetin SSCB'den ayrılması bu cumhuriyet halkının kendi iradesini referandum yoluyla özgürce ifade etmesiyle gerçekleşebilecektir. Bu referandumun da yapılması konusunda karar müttefik cumhuriyetin Yüksek Sovyeti tarafından kabul edilecektir. Aynı zamanda  bu kanuna göre, sınırları içinde özerk Cumhuriyetler, özerk vilayetler ve özerk iller olan müttefik ülkede referandum her özerk unsur üzere ayrıca yapılacaktır. Bu özerk unsurların halklarına SSC Birliği'nde veya ondan ayrılmış müttefik ülkede kalmak konusunu bağımsız çözmek, ayrıca kendi devlet statüsü konusunu gündeme getirmek hakkı verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, müttefik cumhuriyet sadece karmaşık ve dolaylı süreci geçtikten ve sonuçta SSCB Halk Vekilleri Kongresi karar verdikten sonra SSCB' den ayrılabilecektir. Fakat SSCB'nin bir devlet olarak sona erdiği ana kadar belirtilen kanun uygulanmadı ve böylelikle, hiçbir yasal sonucu da olmadığını vurgulamak gerekir. Nitekim hiçbir müttefik cumhuriyet, aynı zamanda Azerbaycan ve Ermenistan, kanunda öngörülen ittifaktan ayrılmak işlemini kullanamamıştır.

Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını tam anlamıyla kazanan ve uluslararası kamuoyu tarafından tanınana kadar Azerbaycan SSC DKÖV’nin 26 Kasım 1991 tarihine kadar bulunduğu topraklar Azerbaycan'ın bir parçası olarak kalamaya devam etmiştir.
SSCB'nin dağılmasından sonra uti possidetis juris uluslararası hukuk doktrini yeni bağımsızlık kazanmış devletlerin sınırlarının uluslararası, bölgesel ve ulusal olarak meşrulaştırmasının temelini attı. Uti possidetis juris doktrinine göre, Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını elde ettiği andan itibaren hudutlarına DKÖV’nin de dahil olduğu eski Azerbaycan SSC’nin  sınırları uluslararası sınır olarak kabul edilmiş ve uluslararası hukuk tarafından korunmuştur. Belirtilen fikir BM Güvenlik Konseyi'nin Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili kabul ettiği belli kararlarda da yer almıştır. 1918-1920 yıllardaki bağımsız Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin hukuki devamcısı olan Azerbaycan'ın  Sovyet dönemindeki    sınırlara iddia etmek hakkından yoksun olduğuna dair Ermeni tarafının ileri sürdüğü tez ise hukuksal temelden yoksudur. Burada Vyana’da kabul edilmiş Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olması Sözleşmesi 11.maddesine dikkat etmek gerekmektedir. Bu maddeye göre, ''devletlerin hukuki ardıllığı: a) sözleşmeye belirlenmiş sınırlara uygulanmaz...''. Dolayısıyla, doğrudan SSCB tarafından imzalanmış uluslararası sözleşmelerle belirlenmiş sınırlar, hukuki ardıllığa bakılmaksızın değiştirilmez. Bu ise şu anlama gelmektedir: egemenliğin değişmesi sürekli nitelik taşıyan sınırları sarsmağa kadir değildir.



Okundu: 6690