Ana Sayfa   » KARABAĞ İHTİLAFI    » Yabancı basında   

Yabancı basında

  



Münakaşa Fransa basınında
Ermeniler tarafından işgal edilmesine rağmen tarihi gerçeklerle Azrebaycan toparğı olduğu onaylanmış Yukarı Karabağ çekişmelerinin bugün uluslararası örgütlerin ilgisine nedne olması onun çevresinde toplanan ölkelerin basınında her zaman dikkat odağı olmuştur
Çekişmenin çözümü konusunda ilgili devletlerin basınından alınmış ve bazı devirleri kapsayan bilgiler bütün ülkelerin ve ayrıca çekişme ile ilgili ülkelerin faaliyetinin konusu hakkında yaratmağa ortam sağlar. Ülkenin Libearsion, Le mond, la Kuqye Nuvel observer, Humanite gibi sağcı ve solcu ve serbest basın evleri bazı makaslelerle Karabağ konuusna değinmiş, özellikle çekişemnin acı sonuçları ve barışın gerekliği yönünde fikirleri aydınlatmışlar. Fransa gazete ve dergilerinde Garabağ konusuna yer ayrılması üzere Liberasion gazetesi daha aktif davranır.  2005 yılında özel muhabirini Azerbaycan`a gönderen gazete bazı önemli konuları geniş şekilde değerlendirmiştir. 
"Liberasion" gazetesinin 10 Şubat 2006 tarihli sayısında yayınlanan "Bağımsızlığa can atan Dağlık Karabağ" başlıklı makalede (yazar - L. Miyo) gazeteci ilk bakışta gördüklerini ve duyduklarını olduğu gibi kaleme alarak, sonuç çıkarmayı okuyucunun üzerine bırakmıştır. Yazar bildirmiştir ki: "Orda-burda binaların üzerinde sallanan bayraklar dünyada Ermenistan'dan başka hiçbir devlet tarafından tanınmayan bir cumhuriyetin bakanlıklarını gösteriyordu. Karabağ'ın dağlık bölümündeki bölücü rejimin sahtekar devletçiliyi, Ermenistan cumhuriyetinin işğalçı bir devlet olmasına bir işarettir.

Munakaşa Almanya basınında 
Alman "Der Tagespiegel" gazetesinin muhabiri Von Tobias Asmuth Karabağ göçmenlerinin dar bir geçim ilgili ilginç makale yayınlamiştir.
Makalede somut olarak Ağdam'dan  bahsediliyor. Gazeteci bu bölgenin Azerbaycan kontrolündeki bölgesinden hazırladığı yazıda bildiriyor ki, topraklarından kovulmalarından neredeyse 20 yıl geçse de, ağdamlılar halen Ağdam kentindeki evlerine dönmek arzusu ile yaşıyorlar.
Röportajda Ağdamın Benevşeler köyünde yaşayan mültecilerin günlük hayatı tasvir edilmiştir. Gazete yazıyor ki, Benevşeler köyünü Azerbaycan'ın Mülteci ve Zorunlu Göçkünlerlə İş üzre Devlet Komitesi yaratmıştır. Bu köyde inşa edilmiş yeni evlere çadır kamplarından yaklaşık 2 bin mülteci taşındı. Köyde poliklinik, posta şubesi, çocuk bahçesi, okul, kütüphane var, meyve bahçeleri var. Yazıda belirtiliyor ki, Azerbaycan'ın bir parçası olan Dağlık Karabağ uğrunda anlaşmazlık, uluslararası uzmanlara göre, Kafkasya'da yeni krize neden olabilecek yavaş etkili bombadır. "BM Güvenlik Konseyi işgal altındaki toprakların boşaltılmasına dair birkaç karar çıkarıp, fakat AGİT aracılığı de bu sorunun çözümüne yardım edemeyip. Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerden 600 bine yakın Azeri mülteci durumuna düşüp, ülkenin yüzde 20 arazisi işgal altındadır.

Münakaşa Almanya basınında
2012 Nisan'ında almanca olan "Rochfeller Magazine" dergisi Ermenistan-Azerbaycan sorununun birliklerin temas hattı boyunca yaşayan Azerbaycanlı nüfusun günlük yaşamını nasıl etkilediği konusunda geniş makale çıkardı. (Haberi sonradan daha birkaç yabancı medya, özellikle ABD'nin saygın gazetesi olan "The Wall Street Journal" çıkardı).
Makale Ağdam`ın Azerbaycan'ın kontrolünde olan ve temas hattının direk yakınındaki Çıraglı köyünden bahsediyor. Makalenin kahramanı köyün 70 yaşındaki sakini Hosrov Şükürov`dur. Dergi yazıyor ki, o, Ermenistan ile Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ'a göre savaşın başlamasında suçlu değil, fakat bu savaşın etkilerini her gün kendi üzerinde hissediyor: "Hosrov`un evi ve avlusu 2 duvar arkasındadır, evin kapısında ve duvarlarında yüzlerce mermi yeri var. Duvarın ötesinde Dağlık Karabağ etrafında başlayan çatışma çevresinde Ermenistan'la Azerbaycan arasında oluşmuş temas hattıdır. Şükürov temas hattının Azerbaycan tarafında yaşıyor. Çıraglı köyünde her evin kapısında mermi izleri var, köye bitişik siperlerde askerler silahlarını Ermeni keskin nişancılarının bulundukları karşı siperleri nişan almışlar ". "Biz her gün ateş sesi duyuyoruz. Bazen Ermeni askerleri bizim evin 150 metrine kadar gelip çıkıyorlar. Evin ikinci katının pencereleri taşla örülmüş, biz ancak birinci katı kullanabiliyoruz", - diye Şükürov belirtiyor. Köylü konuşuyor ki, onun kızı bir kaç yıl önce Ermenilerin attığı kurşunla elinden yaralanmış. Onu düğünde vurmuşlar. 1993 yazından itibaren Ağdam`ın Çıraglı köyünün sakinlerinin yaşamı dramatik biçimde değişti ", - diye makalede yazılır.
Yazar Dağlık Karabağ sorununun geçmişini hatırlatıyor ve yazıyor ki, taraflar arasında gevrek ateşkes hüküm sürüyor ve cephe şimdiki temas hattından geçiyor. "Ağdam 23 Temmuz 1993 yılında işgal edildi", - diye İlçe Kaymakamı yardımcısı Zülfü Qasımov belirtiyor. Şimdi bölgenin % 77'sinin Ermenistan'ın kontrolündedir. Aynı zamanda Gasımov'un önceleri yaşadığı Ağdam şehri. "Savaşta bizim bölgeden 6 binden fazla kişi öldü, sadece Ağdam`dan 141 bin Azeri mülteci düştü", - diye bildiriyor. İnternet üzerinden savaştan önce 50 bin kişinin yaşadığı Ağdam`ın virane kaldığını ve tamamen yıkıldığını görebiliriz.
Dergi, 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi oybirliğiyle Azerbaycan'ın tarafında durmuş ve Ermeni kuvvetlerinin işgal edilmiş bölgelerden çıkarılmasını talep ettiğini bir kez belirtiyor. Ağdam ilçesinin işgali ile ilgili olarak 29 Temmuz  1993 yılında karar alınmış: "Uluslararası hukuk kurallarına göre, Azerbaycan'ın tutumu haklıdır. Dağlık Karabağ'ı kimse bağımsız cumhuriyet olarak tanımıyor ve dünya onu Azerbaycan'ın parçası sayıyor ".
Dergiye göre, bütün sorunlara rağmen, Çıraglı köyünün sakini H.Şükürov diyor ki, onlar köyde yaşamak istiyorlar. Şükürov sohbete köyün diğer ileri gelenlerini dahil edemiyor, çünkü onlar Ermeni keskin nişancılarına hedef olabilirler. Diğer bölgeler ise mayınlara göre geçilmezdir. Ağdam`dan temas hattı geçiyor ve sakinlerin birçoğu onu "ölüm bölgesi" olarak anıyorlar. Aynı zamanda halk hatta dürbün yardımı olmadan da Karabağ'daki Ermeni kuvvetlerinin siperlerini, onların bastırdıkları "sınır direklerini" görebilirler. Artık 20 senedir AGİT Ermenistan'la Azerbaycan arasında arabuluculuk yapıyor, henüz sonuç yok. Uzmanlar, politikacılar ve diplomatlar Dağlık Karabağ hakkında konuşurken "dondurulmuş çatışma" ibaresini kullanıyorlar. Fakat daha önden izlediğinizde bu çatışma hiç de dondurulmuş gözükmüyor, daha çok patlamaya hazır barut fıçısını andırıyor ", - diye dergi yazıyor.

Münakaşa Pakistan basınında:
“Diplomatic İnsight” dergisi 
Pakistan'da İngilizce ve Arapça dillerinde yayınlanan prestijli "Diplomatic Insight" dergisinin 2010 yılı Aralık ayı özel sayısında Azerbaycan'la ilgili geniş makale yayınlanmıştır.
Makalede Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun tarihine ele alınmış,  Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal ettiği okuyucuların dikkatine çatdırılıb. Sorunun tarihi ve hukuki taraflarına değinilerek bildirildi ki, Karabağ tarihiAzerbaycan toprağıdır ve geleneksel olarak bu diyarı Azerbaycan Türklerine mensup sülaleler kontrol etmiş. Meselenin hukuki tarafı da  makalede anlatılıp; öyle ki, Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi, İslam Konferansı Örgütü, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu kararlarında yer bulmuş ve bu topraklardan geri çekilmesi Ermeni tarafından talep edilmiştir. Belirtilmiştir ki, saldırgan Ermenistan ise uluslararası hukuk kural ve prensiplerini kabaca ihlal ederek barış istememek politikasını sürdürüyor.
"Diplomatic Insight" dergisinde Azerbaycan'ın siyasi sistemi hakkında da bilgi verildi, demokratik ilkelere, çağdaş ve milli değerlere dayalı Anayasanın ülkenin yönetiminde rehber tutulduğu, iktidarın halk tarafından seçimler formalaşdırıldığı detaylı anlatılıp.

Karabağ munakaşası Rusya basınında
Rusya'nın alman dilli basın organı  "Moskauer Deutsche Zeitung" ("Moskova Alman Gazetesi") gazetesinde Dağlık Karabağ sorununun sonuçlarına dair "Sınır deneyimi" başlıklı makale yayımlandı. Makalenin yazarı İsviçreli gazeteci Andre Vidmerdir. Anlaşmazlık sonucunda Dağlık Karabağ'ın tüm Azeri nüfusu mülteci durumuna düşmüş ve ayrılımçılar Azerbaycan devletinin Dağlık Karabağ'ın üzerinden de büyük bir arazisini istila ettiler. AGİT ve Rusya'nın ara buluculuk çabaları henüz bir sonuç vermiyor. 1994 yılından ateşkes var ama buna rağmen cephe bölgesinde daima asker ve sivil kişiler şehit oluyorlar.
 Daha sonra Terterin cephe bölgesinde bulunan Tapqaraqoyunlu köyünde, 17 yıldan beri ateşkesin olmasına rağmen, nüfusun sürekli korku içinde yaşaması ayrıntılı tasvir edilir. Tehlikeli durum köy sakini Kamil Allahverdiyevin günlük hayatının şahsında açıklanarak, Ermeniler tarafından sivil halka açılan ateşlerin insanların hayatını nasıl zorlaşdırılması belirtilir. K.Allahverdiyevden alıntı getiriliyor ki, 2009 yılında Ermeni tarafının açtığı ateş sonucu ölen köy sakininin gömülmesi de zorlukla baş tutup. Yazar yazıyor ki, köyde son bilinen ölüm olayı 2011 yılının Nisan ayında kayda alındı. Köy halkının dediğine göre, gözlemciler gittikten sonra ateşler özellikle yoğun oluyor. Makalede daha sonra Terterin Qapanlı köyü hakkında bilgi verilir. Belirtilir ki, sivilleri Ermeni mermilerinden savunmak için köye 5 kilometre (km) uzunluğu ve 3 metre yüksekliği olan duvar çekimişler. Buna rağmen, bu köyde de sivil nüfus arasında Ermeni mermilerinden ölenler var.

"Nezavisimaya Qazeta" da Yevgeni Kriştalyovun "Hocalı'yaadalet" başlıklı makalesi  yayınlanmıştır 
Rusya'nın "Nezavisimaya QAZETA" yayını 26 Şubat sayısında Yevgeni Kriştalyovun "Hocalı'ya adalet" başlıklı makalesi yayınlanmıştır. Savaş kanlı katliama düşmüş halklara, insanlara bir çok elem ve trajedi getirir. Yüzlerce ve binlerce masum kişi kurban oluyor ve sadece nesillerin hafızası onların isimlerinin hafızalardan silinmesine izin vermiyor.
26 Şubat  Hocalı şehitlerinin anma günüdür. Dağlık Karabağ'ın Azeriler yaşayan bu şehrinin adı bir çoklarına tanıdıktır ve  Xatın, Liditse, Serebrenisa, Sonqminin kaderi ile mukayese edilir. 18 il once Hocalı'nın huzurlu sakinleri stratejik yerleşim noktasını yakalamaya çalışan Ermeni silahlı birliklerinin ablukasına düşmüştü. Karabağ'da tek hava alanı burada bulunuyordu, yol ise doğrudan Azerbaycan'ın içlerine götürüyordu.
Hocalılıların geri çekilmesi için konulan yollarda "tuzak" kurulmuştu. Onları mermi yağmurana maruz kalıyor, yaralı çocukları esir alıyorlardı. Bu esirlikten çokları geri dönmedi. 1992 yıl şubatın 26 Kasım'a bağlayan o müthiş gecede alev mengenesinden çokları geçemedi. Katliamın sonuçları dehşet vericiydi: 613 kişi katledildi, onların 63 -ü çocuk, 106 –sı kadın, 70 -i ihtiyardır. Sekiz ailenin tüm üyeleri imha edilmiş, 487 kişi yaralandı. 1275 kişi esir alınmış, onların 150 nin kaderi hala belli değildir.
Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan topluluğu Hocalını ve halkını kaybetmekle öz topraklarındata tek dayanaklarından mahrum olmuştu. Ermeni milliyetçilerinin bir zamanlar bereketli beldede işlediği etnik temizleme, fiili olarak, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan toplumunun soykırım, Hocalı katliamı ise bu politikanın en müthiş noktasıydı. "yaşayış mekanının işgali" stratejisinin hayata geçirilmesinin kulminasiyası ise 1992 yılının Mayıs ayında Karabağ Azerbaycanlılarının başlıca tarihi merkezi - koruma-şehir olan Şuşa'nın işgali oldu. Bununla ilgili, Serj Sarkisyan'ın İngiliz gazetecisi, "Karabağ" kitabının yazarı Thomas de Vaala itirafı çok ilginçtir: "Hocalı'ya kadar Azeriler düşünüyorlardı ki, bizimle şaka yapmak olur, onlara öyle geliyordu ki, Ermeniler sivil nüfusa el kaldırmazlar. Biz bu yanlış düşünceni onlara unutdura bildik." Nasıl derler, açıklamaya gerek yok, hiç bir ilaveye gerek yoktur. Bugün Hocalı facıasına yol açmış o suç siyasetin takipçileri DağlıkKarabağ için herhangi kendi kaderini tayin etmekten söz ediyorlar. Aynı zamanda, onlar Karabağ Azerbaycanlılarının ezeli topraklarına dönmesi imkânını hatırlamırlar. Onların referandumun bölgenin sadece Ermeni sakinlerinin katılımıyla yapılması talebinin amacı da budur.
Bugün Azerbaycana sadece adalet gerektir. Haydar Aliyev Vakfı'nın Rusya temsilciliğinin ve bu kurumun başkanı Leyla Aliyeva'nın bizzat ileri sürdüğü teşebbüs bazında gerçekleştirilen geniş kapsamlı uluslararası bilgi-propaganda kampanyası da işte "Hocalı'ya adalet" denir. Kampanyada amaç dünyaya insanlığa karşı suç, Hocalı soykırımı hakkında gerçekleri yaymakdır. Fondun gösterileri artık tüm dünyada, özellikle uluslararası kuruluşların ofislərinde, ayrıca BM Cenevre'deki Genel Merkezinde yapılacaktır.

Münakaşa Amerika basınında
"The New York Times" gazetesi elemanı Ras Cuskalian (Russ Juskalian) Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarında olmuş ve gördükleri hakkında geniş makale hazırlamıştır. Makale gazetenin 21 Eylül 2012 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
Makaleden gazetecinin Ermeni asıllı ve onun büyükannesinin 1915 olayları sırasında Osmanlı Türkiyesi arazisinden Amerika'ya göç ettiği açıkca gözüküyor. Yazar, Dağlık Karabağ Sovyet hakimiyeti döneminde Azerbaycan'ın terkibinde özerk bölge statüsüne sahipti. Bu statü ermenilerin ve azerbaycanlıların birlikte yaşadıkları bu bölgede çatışmayı geçici olarak yatırabilmiştir. Fakat geçen yüzyılın 80'li yıllarının sonlarında Sovyetler Birliği dağılmaya başladığında etnik çatışma yeniden alevlenmiş, kanlı karakter almıştır diye yazıyor.
Yazara göre, Dağlık Karabağ'a gittiğinde orada debdebeli oteller, klimalı otobüsler ve zengin mutfakla karşılaşacağını düşünüyormuş. Ancak beklediklerinin hiçbiri ile karşılaşmamış. "Bunların karşılığında biz yerel evlerde konakladık. Neredeyse orada su bulmaya garanti yoktur, ev sahipleri ile birlikte basit yemekler yemeliydik ve Sovyet döneminden kalma "Jiguli"lerde veya eskimiş, tekerlekleri "kel" minibüslerde dolaşıyorduk. Komfort yokluğunun karşılığında ben hakkında az bilgili olduğum bu bölge hakkında daha fazla öğrenmeye çalışıyordum "diye Ras Cuskalian yazıyor.
Amerikalı gezginler daha sonra Stepanakert'e "20 dakikalık mesafede" bulunan Şuşa`ya gidiyorlar ve orada aslen Bakülü olan Ermeni Saro Saryan`ın evinde misafir olurlar. Yazar yazıyor ki, Şuşa'nın başı çok belalar çekmiş, 80'li yılların sonlarında Azerilerin kaleyi andıran sayılı takviye noktası olmuştur. Kentteki binaların çoğu Ermenilerin Stepanakert'e attıkları roketlerle yıkılmış.
Amerikalı gazeteci ve arkadaşı Dağlık Karabağ'daki "ermenileştirilmiş" tarihi yapıların bir kaçını gezdikten sonra yol geçerken Ağdam haabeliklerini de göre bilmişler. Yazara göre, Stepanakert-Mardakert (Hankendi-Ağdere) yoluyla "kırık dökük" taksi ile hareket edince Ağdam`ın harabeliklerini gözlemlemek mümkündür, fakat Ermeni şoför uyardı ki, fotoğraf çekmek yasaktır. Daha sonra şoför yabancı gazetecinin bu manzarayı çabuk geçmesi için hızı arttırmış.
Ras Cuskalian daha sonra yazıyor ki, Dağlık Karabağ Savaşı sırasında Ermenilerin sözde Türklerin onlara karşı yaptıklarının öcünü almak için savaşıyorlardı. Fakat yazar Ermenilerin neredeyse bir yüzyıl önce Türkler tarafından takip olunmalarına kendi Azerbaycanlı komşularını kendi evlerinden kovmakla, onlara karşı kitlesel katliamlar gerçekleştirerek yanıt vermelerini anlamakta zorluk çekiyor: "Peki şu anda yaklaşık ben yaşta olan, hiçbir zaman doğdukları bu yerleri görmeyen ve Azerbaycan'ın çeşitli yerlerinde göçmen olarak yaşayan Azerbaycanlı kızlar ve oğlanlar nasıl olsun? Ben Ermeni asıllı olmam nedeniyle Azerbaycan'ın kalan yerlerini muhtemelen göremem. Ancak onlar da kendi doğdukları yerleri görmek planağına sahip değiller ". Amerikalı gazeteci işgal altındaki Kelbecer ilçesinde da olmuş ve orada gördüklerini tasvir ederek yazmış ki, Ağdam gibi Kelbecer de harabeye dönüşmüştür. Şehirde Rusya'dan ve diğer yabancı ülkelerden göç ettirilen az sayıda Ermenilerden başka hiç kimse yaşamıyor. Ancak Kelbecer'in ünlü İstisu pansiyon-otelinin yıkıntılarında dinlenen Ermenilere rastlamak mümkündür.

Münakaşa Kanada basınında
2012 yılı Mart ayında Kanada'nın Montreal kentinde yayınlanan ünlü "La Presse" gazetesinde "Kafkasya'da gerilim" adlı Ermenistan-Azerbaycan sorununa adanmış makale yayınlanmıştır. Makale yazarı Laura Julie Perrault eski toprak sayılan Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu söylüyor ve son yıllarda sorunun unutulduğunu belirtiyor. Fakat Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki görüşmelerde son zamanlarda oluşmuş çıkılmaz durumun bölgesel sorunun yeniden başlamasına neden olabileceği ve bu çatışmadan Rusya, İran ve Türkiye'nin de katılacağı korkusunun mevcut olduğunu belirtir.
Yazar L.Perrault Ermenistan tarafından ilhak edilen Dağlık Karabağ'ın uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olduğunu belirtiyor ve bilhassa vurguluyor ki, eğer 1994 yılına kadar Dağlık Karabağ nüfusunun yüzde 75'ini Ermeniler, yüzde 25'ini ise Azeriler oluşturuyordusa, bugün Dağlık Karabağ nüfusu sadece Ermenilerden oluşuyor . Yazar ayrıca Ermenistan ordusunun Dağlık Karabağ çevresindeki Azerbaycan`nın 7 ilçesini işgal ettiğini ve 600 bine yakın Azeri'nin Dağlık Karabağ da dahil olmak üzere işgal altındaki bölgelerden kovulduğunu söylüyor.
Makalede ayrıca dünyanın hiçbir ülkesinin Dağlık Karabağ denen bir kuruluşu tanımadığını vurguluyor. Yazar özellikle Dağlık Karabağ'ın gelecek statüsünü belirlemek amacıyla referandum yapılması konusunun taraflar arasında temel tartışma konusu olduğunu kaydetmiştir. Yazara göre, eğer Ermeniler sadece "Dağlık Karabağ sakinlerinin referandumda" yer almasını istiyorsa, Azerbaycan ise referandumun tüm ülke topraklarında geçirilmesinden yana olduğunu belirtiyor.
Makalenin sonunda çatışmada ilginç taraflardan bahsedilir. Rusya'nın Ermenistan ile yakın müttefik olması, İran'ın Azerbaycan ile karmaşık tarihsel ilişkileri ve İran'ın laik rejimi kabul edememesi düzleminde Ermenistan'ın tarafında olduğu sanılır. Azerbaycan'ın yakın müttefiki olarak ise her geçen gün gücünü arttırmakta olan Türkiye'nin çıkış yaptığı kaydedildi.

Münakaşa İtalya basınında
İtalya'nın önde gelen "L Occidentale" gazetesinde (Haziran, 2012) Dağlık Karabağ sorunu hakkında makale yayınlanmıştır. Makalenin yazarı Laşa Zilpimani belirtiyor ki, son dönemlerde cephe hattında ateşkes rejiminin bozulması uluslararası kamuoyunu rahatsız ediyor. Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun yeniden tutuşması tüm Kafkasya bölgesi için büyük tehdittir.
Dağlık Karabağ sorunu 20 yıldır dondurulmuş durumda. Batı'nın ve Rusya'nın 20 yıllık aracılık misyonuna ve ciddi çabalarına rağmen çatışma taraflarını ikna eden çözüm seçeneği bulunmamıştır. Şimdiki durum-kvo ise 1994 yılında elde edilen barış anlaşması sonucunda meydana gelmiştir.
Ermenistan ordusu Sovyetler Birliği'nin ve Ermeni lobisinin desteğiyle Azerbaycan'ın büyük bir arazisini - Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmiştir ki, bunun da sonucunda bu bölgede yaşayan Azeriler kendi topraklarından göç düşmüşlerdir. Bundan sonra Dağlık Karabağ tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiştir. Fakat onun bağımsızlığı dünyada hiçbir devlet ve uluslararası kuruluş tarafından tanınmıyor. Bu ise Ermenistan`ın fiilen Dağlık Karabağ'ı işgal etmekle kendi arazisini genişlendirdiği anlamına geliyor.
Siyasi, askeri ve ekonomik yardım olmasaydı, Ermenistan Azerbaycan arazilerini işgal etmesi bir tarafa, hatta bağımsız bir devlet olarak kendisini tasdik edip yaşayamazdı. Münakaşa başladığında Avrupa Birliği bir takım çelişkiler nedeniyle ihtiyatlı davranarak sorunun çözümüne dair somut pozisyon tutmamıştır.
Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü Birleşmiş Milletler (BM) ve tüm dünya devletleri tarafından tanınıyor. Bugün Azerbaycan haklı olarak talep ediyor ki, onun egemenliğine ve BM tarafından tanınmış toprak bütünlüğüne saygı duyulsun ve işgal edilmiş toprakları geri verilsin. Uluslararası yasaların Azerbaycan'ın yanında olmasına rağmen, toprakları halen Ermenistan'ın işgali altındadır. Tabi ki, böyle durum resmi Bakü'yü tatmin edemez.

Münakaşa Macaristan basınında
Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından Şuşa'nın işgalinin 20. yılı dolayısıyla Macaristan'ın "Nepsava" gazetesinin 9 Mayıs 2012 yılı sayısında "Karabağ sorununun sönmekde olan alevleri" adlı makale yayımlandı. Yazının yazarı, ünlü gazeteci ve sosyo-politik konular yazarı Ferens Kepeç geçtiğimiz yıl Macar medyasının temsilcileri ile birlikte Azerbaycan'da olmuş, Dağlık Karabağ sorununun acı sonuçları ve göçmenlerin yaşam koşulları ile yerinde tanışma imkanı kazanmıştır.
Makalede Şuşa'nın temelinin Azerbaycanlılar tarafından atılmasından, 200 yılı aşkın bir dönemde bu kentin zengin kültür merkezi ve "Kafkasya'nın konservatuarı" olarak tanınmasından bahsedilmektedir. Bölgenin önemli maddi kültür anıtı olarak 1985 yılında koru ilan edilen Şuşa'nın Ermeniler tarafından hunharca yıkılmasında bahsediliyor. Yazar 1992 Mayıs'ında kent nüfusunun % 90`dan  fazlasını oluşturan Azerilerin kendi yurtlarını terk etmelerinin nedenini açıklarken gösteriyor ki, eğer onlar Şuşa'da kalsaydılar, Ermeni vandallarının eli ile bu şehirde ikinci Hocalı soykırımı tekrarlanabilirdi.
Ferens Kepeç sadece Şuşa'nın değil, daha 7 Azerbaycan ilşesinin de Ermeni işgali altında olduğunu, Ermeni silahlı kuvvetlerinin sadece bizim askerlere değil, sivil halka karşı da keskin nişancı savaşı yürüttüğünü, hatta küçük çocukları öldürmekten bile vazgeçmediklerini kaydediyor. Görüşlerini kanıtlamak için sadece geçen yıl Ermeni terörünün kurbanı olmuş 9 yaşındaki Fariz Bedelov`un ve 13 yaşındaki Aygün Şahmalıyeva`nın trajik kaderini hatırlatıyor. 20 yıldan beri işgal altında olmasına rağmen, Şuşa`nın Azerbaycan halkının tarihi hafızasında sağlam yer tutması görüşü makalede özel olarak vurgulanmaktadır. Gazetede Şuşa'daki ünlü Gövher ağa camiinin yarı yıkılmış durumda olan minarelerinin tasviri de verilmiştir.



Okundu: 6544